OpinionTurkish

Sanat Gelecekten Haber Verir Mi?

Açık ve şüphesiz olan tek şey insanların alışık oldukları yaşama biçemine asla geri dönemeyecekleridir. Kıyamet senaryolarına dair kitapların okuyucuları, filmlerin izleyicileri buna ne kadar hazırlar? Sanatın gelecekten haber verme gücünün de bu dönemde sınanacak olduğunu söyleyebiliriz.

Uzunca bir süredir insanların dünya için bir son arayışı sürüyor. Bu arayış dinlerde dinin doğası gereği zaten var ve yeni bir şey değil. Ancak modern insanın dünya için apokaliptik bir son beklentisi bundan farklı. Bu beklenti sinema filmlerinden edebiyata sanatın neredeyse tüm alanlarında işlenmiştir. Ancak en etkileyici olanların teknoloji marifetiyle beyaz perdede gösterilen filmlerdeki gerçeklik duygusunu kalıcı hale getiren senaryolar olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Genel insan profilinin us düzeyine ulaşmadığı ve imgelem yoluyla öğrendiği düşünülürse bu etkinin gerçeklik duygusunu pekiştiren ve besleyen bir kalıcılık yaratmasında şaşılacak bir şey yoktur. 2000’li yılların dünyasında da insan tıpkı eski çağlardaki okuma yazma bilmeyen insanın ikna edildiği yöntemle ikna ediliyor. Misyonerlerin İncil’i hikâyeleştirerek bütün dünyayı dolaşıp aktarmaları tamamen imgeleme yönelik bir öğretme yöntemiydi. İncil’den sahnelerin kiliselerin duvarlarına, tavanlarına resmedilmesi de gene kutsal kitabın emirlerinin yani tanrının kullarından taleplerinin okuma yazma bilmeyen insanlara ya da bilse bile ussal düşünceye ulaşma aşamasından çok uzak olan ortalama insana inanmayı öğretmenin dönemine göre olabilecek en etkili yoluydu.

Küresel iklim değişikliğinin sıradan insan tarafından da fark edilir, gözlemlenebilir hale gelmesi dünyayı bekleyen bir son olduğu inancını ve beklentisini oldukça güçlendirdi. Güçlendirmekle kalmadı senaryoları çeşitlendirdi de. Dünya dışı uygarlıkların dünyamızı istila edeceği senaryolarının revaçta olduğu dönemden sonra devletlerin Irak vb ülkelerde kimyasal silah kullanmaları ve tanınmış insanların yavaş yavaş öldüren zehirlerle zehirlenerek gene devletlerin kendi aralarındaki çıkar ve güç çatışmasında bunları silah olarak kullandıkları basında yer almaya başladıkça dünyanın sonuna dair senaryolar da değişti. Yeni senaryolar insanları kitlesel ölümlere sürükleyen korkunç hastalıkları, virüsleri konu almaya başladı. Bu senaryolarda öldürücü virüs kâh bilim adamlarının laboratuvar çalışmaları sırasında kazayla dış dünyaya taşınarak etkin hale geliyor kâh gene devletler eliyle insanların üzerinde deneyler yapılması sonucunda kontrolden çıkıyor ve dünyayı cehenneme çeviriyordu. Sonraki süreçte bu senaryolara küresel ısınmanın yol açması muhtemel felaketler eklendi. Buzulların erimesi sonucunda değişen iklimsel denge bir buz çağına yol açabilirdi. Bunu ekranlarda ciddi ciddi tartışan bilim uzmanları yaratıcı senaristlerin hayal gücünü kışkırtıyordu. Bu temaya dayalı birçok film gişe rekorları kırıyor ve dünyanın sonunun bir şekilde geleceğine dair inanç pekişerek yayılıyordu.

Tam bu sıralarda ortaya çıkan korona virüs salgını sanki bu beklentiye bir yanıt gibi belirdi. Sosyal medyada ve televizyonlarda çeşitli senaryolar bu sefer muhtemel geleceğimizin çeşitli bilimsel olasılıkları olarak tartışılıyor. İnsanlar korku ve panik içinde bu tartışmaları ve açıklamaları izliyorlar. Çeşitli ülkelerde 3 veya 4 haftayı bulan sokağa çıkmayın çağrılarına uyan milyonlarca insan çareyi tv, facebook vb ortamlarda vakit geçirmekte buluyor. Özellikle sosyal medyada geleceğe yönelik tahminler sadece kullanıcıların hayal gücüyle sınırlı. Sosyal medyayı izlemek tüm dünyada hüküm süren korku ve endişenin görünümlerini izlemek gibi. Korku, endişe, güvensizlik gibi soyut duygu durumları sosyal medyada imgelere dönüşüyor ve görünür hale geliyor. Bu paylaşımlar 3 temel kategoride sınıflandırmak mümkün: Birincisi içinde kopan korkuyu işi mizaha, şakaya vurarak görünüşte sürekli bir eğlenme halinin dışa vurumudur. Bunun karşı ucunda korku ve endişeyle aşırı yüklenmiş olanların yuvarlandıkları aslında son derece gerçekçi kavrayışın sonucu olan ağır bir karamsarlık şeklinde kendini gösteriyor. Sürekli kötü haberler, ölüm oranlarındaki artışların çok sıkı takibi ve paylaşımı, sokağa çıkma çağrılarına uymayanlara ya da sokağa çıkma yasaklarına uymayanlara karşı nefrete varan aşırı tepkilerin kontrol edilememesi şeklinde ortaya çıkıyor. Bu iki ucun arasında bir yerlerde gerçeği ve biraz daha uzağı görmekle birlikte soğukkanlılığını koruyarak diğerlerini de itidalli olmaya çağıran küçük bir grup yer almaktadır.

Korona virüsü (Kovid 19) salgını ile başlayan sürecin ne zaman biteceği bilinmez. Dahası bu salgının ekonomi ve siyasi alanda ve hali hazırda sürmekte olan dünya düzeninde yaratacağı yıkıcı etki öngörülebilmekle birlikte bunun boyutları da henüz bilinemiyor. Açık ve şüphesiz olan tek şey insanların alışık oldukları yaşama biçemine asla geri dönemeyecekleridir. Kıyamet senaryolarına dair kitapların okuyucuları, filmlerin izleyicileri buna ne kadar hazırlar? Sanatın gelecekten haber verme gücünün de bu dönemde sınanacak olduğunu söyleyebiliriz.

*The information and views set out in this article are those of the author(s) and do not reflect the official opinion of the IPE Club. 

Show More

Related Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button