HistoryTurkish

BOLŞEVİK İHTİLÂLİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE NEDENLERİ – Giriş

I.Dünya Savaşının başlamasıyla birlikte savaş yanlısı bir tablo çizen Çarlık Rus İmparatorluğu, ülkenin dar boğazdan geçtiği ve ekmek bulmada bile sıkıntı çektiği günlerinde, baskıcı yönetimini daha da şiddetlendirerek halkı bir devrime, istemeden hazırlamış ve Almanya’ya karşı vermiş olduğu savaşı sadece askeri kayıp olarak nitelendirmiş. Öte yandan ülke içindeki muhalefetin neler yapabileceğini göz ardı etmiştir. İç siyasette birçok politik grubun filizlendiği ve her grubunda kendi ekseninde destekçilere sahip olduğu bu dönemde devrimin kaçınılmaz olabileceği düşüncesi Çarlık’ın kaçınılmaz sonu olacaktı. Lenin’in en doğru zamanı bekleyerek Bolşevik ihtilalına giden yolu “Ekmek, Barış ve Hürriyet’’ sloganı ve “Bütün İktidar Sovyetlere’’ sloganı ile başarıya götürmesi, Bolşeviklerin ihtilal üzerinde ki etkileri günün kötü şartlarını iyi bir siyasi yol ile pekiştirerek sürdürmesi Rus tarihinde yer edinmesine sebep olacaktır. Çarlık’ın Şubat devrimi ile yıkılması ve yerine gelen yeni hükümeti başarısızlığı sonucu Ekim devriminin gelmesi ve devrim sonrası yaşanan yenilikleri kısa bir şekilde görebilmemiz mümkün olacaktır.

Bolşevik İhtilalı’nın İnşa Süreci ve Lenin’in İhtilal Üzerindeki Etkileri

Rusya’da ihtilal ilk olarak tarih 1905’i gösterirken yaşanan Rus-Japon savaşları esnasında benliğini hissettirmiştir. İmparatorluk içerisindeki farklı politik ve ideolojik yaklaşımlar, Çarlık rejimine karşı bir takım mücadeleler içerisine girmiş ve yıpratmaya başlamış, Şubat (Mart) 1917 tarihlerinde ise başarıya ulaşmıştır.

1917’nin Şubat(12 Mart) 27.gününde ekonomik sıkıntıların getirmiş olduğu politik atmosfer eşliğinde Petrograd’da halk içerisindeki bazı oluşumlar ve topluluklar, askeri birliklerinde katılımıyla bir ayaklanma hareketi başlatmış ve bu hareketlilik bir ihtilale dönüşmüştür. Gün içerisinde, Rus Devlet Duma’sı (Parlamento) bünyesinde yer alan ‘’İlerici Blok’’, ‘’Geçici Devlet Duma’sı Komitesi’’ kurarak iktidarı ele geçirdi. Bunun akabinde, Amale ve Asker Mümessilleri Sovyet’i (Şura) kuruldu. Sovyet ve Parlamento(Duma) temsilcileri arasında yapılan iki günlük görüşme ve müzakereler neticesinde Çar’ın geri adım atarak istifasına ve geçici liberal hükümetin kurulması üzerinde karar neticelendi. Alınan bu kararlar ve yaşanan bu politik atmosferin günün şartlarında belki de verdiği en büyük mesaj bir ihtilalin kaçınılmaz olduğu doğrultusundaydı.(Sürmeli, 2001, s.1). (Karadoğan, 2011, s.136).

Mart 1917’de Çarlık rejim resmen sona ermiş ve akabinde Prens Lvov’un başkanlık ettiği ve çoğunluğunu liberallerin oluşturduğu geçici bir koalisyon hükümeti kuruldu. Koalisyon içerisinde Bolşevikler dışında bütün siyasi ve politik gruplar yer almıştır.(Taymas, 1947, s.7).

Prens Lvov’un başkanlık ettiği 12 kişilik heyet Geçici Devlet Duması Komitesinden 15 Mart Görevi teslim aldı. II.Nicola takvimler 16 Mart’ı gösterdiğinde tahtı baskı ve zorunluluklar eşliğinde resmen bıraktı. Geçici Hükümetin görevleri arasında, Kurucu Meclis’i toplantıya davet etmek ve toplantının gerçekleşeceği süre zarfı içerisinde hükümetin üstlendiği görevleri yerine getirmek ayrıca Almanya ile hali hazırda devam eden savaşı sürdürmek vardı. Her görüş ve kesimin temsilcilerine sahip olan Geçici Hükümet tek sosyalist ve aynı zamanda işçilerin lideri olan AleksandrKerensky’i Adalet Bakanlığı görevine getirdi. Geçici Hükümet ve Amele ve Askeri Mümessilleri arasında gün geçtikçe iktidara sahip olabilmek adına çatışmalar, yıpratma politikaları ve yüksek gerginlikler başladı. Tüm bunlar yaşanırken ihtilalin tam olarak ateşlenmesine sebep olan siyasi atak Bolşevik ve Menşeviklerin Geçici Hükümet ve Amele ve Askeri Mümessillerine savaş ilan etmesiyle ilk kıvılcımları ateşler nitelikte oldu. Sayıca diğer tüm gruplar ile karşılaştırıldığında çok az bir nüfusa sahip olan Bolşevikler Lenin’in ekmek,barış ve hürriyet ve öte yandan ‘’Bütün İktidar Sovyetlere’’ sloganları ile her geçen gün taraftar toplayarak ve popülerliğini arttırarak güçlenmekteydi.(Sander, 2008 s.390).

Temmuz 1917’de Almanlar ile devam eden savaş sebebi ile Adalet Bakanı AleksandrKerensky cephede yeni bir taarruz planlamak ile meşgulken, hükümeti devirmek ve bir ayaklanma başlatmak için Bolşevikler 16-18 Temmuz tarihlerinde giriştikleri isyan sonucu bastırılmış ve başarısız olmuştur. Bolşeviklerin önde gelenleri olarak bilinen Lenin ve Troçki elde edilen bu başarısızlık sonucunda çareyi yurt dışına kaçmakta buldular. Bu girişimin başarısız olmasının akabinde Kerensky Adalet bakanlığında sahip olduğu tüm yetkileri elinde bulundurabileceği şekilde Başbakan olmuş ve hükümet tekrardan yapılanmaya gitmiştir. Rus ordusu Generali Kornilov orduda ki disiplinin iyi olmadığını ve tekrardan ordunun revize edilmesi gerektiğini savunmuştur. Fakat bu düşüncesi karşısında Başbakan KerenskyGeneralin görevine son vererek isyan etmesine sebep olmuştur. General Denikin ve General Lukomski ile birlikte Petrograd’da yeni bir hükümet kurma çabasına giren Kornilov ve yardımcıları çok geçmeden Geçici Hükümet birlikleri tarafından yakalanarak tevkif edildi.(Bakar, 2012 s.2).

Bu dönem içerisinde, Rus politikacılar yeni bir revize ile kendi içlerinde değişimlere gittiler, Lenin’in yurtdışına kaçmış olması ise Bolşevikleri kısa bir süreliğine umutsuzluk havasına itmiştir. Bolşeviklerin başarıyı bir binanın merdivenlerinden çıkar gibi yavaş yavaş elde etmesinde ki en büyük etken, Bolşevik karşıtları tarafınca düşünülen herhangi bir Bolşevik iktidarının söz konusu olması durumunda çok uzun sürmeyeceği düşüncesidir. Bu düşünce Bolşeviklerin kazanmasında ki en büyük umut verici kaynakları olmuştur. Bolşevikler Lenin’in tanımlarken onu karizmatik duruşu, yüksek ikna kabiliyeti, kuvvetli bir hitabet sanatı ve Liderlik vasıflarının yanı sıra daha çok Marx’ın düşüncelerini sosyal hayata uyarlayabilen ve Sovyet düzenine Sosyalizmi entegre edebilen bir lider olarak tanımlarlardı.

Lenin’in iktidarı elinde tutabilecek niteliklere sahip olduğu görüntüsünün yanı sıra kurmuş olduğu partinin bir araya getirici özellikleri de halk ve proletarya, halk ve parti, parti ve proletarya yada Lider ve parti-halk-proletaryanın iç içe geçen bir parti örgütlenmesi yeni bir tabloyu meydana getirmiştir.

Devrime Giden Yolda Bolşevik Partisinin Etkileri

Sistemlerin ve partilerin olmazsa olmazları arasında öncelikle bir lidere sahip olmak ve bu liderin destek için bir kitleye ihtiyacı vardır. Bu da genel itibari ile bir kesimin emir verdiği bir kesiminde çalışmayla yükümlendirildiği otoriter yapıyı doğurmaktadır. Fakat oligarşik tablonun neticelenmesinde ilerleyen süreç, meşruluk tarafından bakıldığında vahim bir ehemmiyet arz ediyordu. Batı dünyasında yaygın olarak fikirler ve ideolojiler iktidara gelen bir kesimin meşruluğu açısından saygıyla karşılanır. Yani, benden olmayan benimle hareket edemez düşüncesi tamamen aşılmıştır. Fakat ihtilalin yaşandığı Rus sokaklarında yada Duma’sında bu hava hiçbir zaman mevcut olmamıştır. Tüm bu bilgiler çerçevesinde bilinmesi gereken Lenin’in partisi bu düşüncelerin tamamen zıt ekseninde durmuş ve sahip olduğu devlet bilincini meşru çerçevede sınıf bilincine dayandırmaktan da geri durmamış olmasıdır. .(Sürmeli, 2001, s.2-3).

1917’de yaşanan ekonomik temelli sıkıntılar çerçevesinde halkın arayış içerisinde olduğu bu dönem itibari ile birçok ideolojik ve siyasal akım mevcuttu: Bolşevikler (Komünistler), Menşevikler (Sosyal Demokratlar), Devrimci Sosyalistler (Köylü Partisi) Salt Erkinlikçiler, Panislamcılar, Milliyetçiler, Panturancılar ve bunlara yakın birçok akım bulunuyordu. Fiziki ve mental gücünü kaybetmiş olan Rus askerleri için bir tek Bolşevik kanat tarafından barış vaadi ve barış politikaları sürdürülüyordu. Fakat diğer tüm partiler tarafınca Almanya ile içinde bulunulan savaş halinin devamı ve müttefiklerin yanında durularak savaşın sürdürülmesi talep ediliyor ve destekleniyordu. Bolşevik kanat, savaşın getirmiş olduğu kıtlık halinin halk tarafınca artık yaşanamaz hal aldığı algısı ile yeni politikalar üretme yoluna gitmiştir. Bununla birlikte Bolşevikler küçük üretici kesime girişim serbestliği ve yönetimsel özgürlük talep etmiş ayrıca devletin ekonomi politikalarını ve vergilendirme sistemini yeniden revize edilmesini öngörmüştür. Vergi sisteminin getirmiş olduğu ağır kurallar neticesinde üreticinin üretimden kaçması yerine düşük vergilendirme ile yüksek üretim hedeflenmiştir.(Chauvier, 1990, s.25-26).

İhtilalin neticelendiği ilk gün Petersburg’da ( Petrograd) Lenin eliyle-aracılığı ile hazırlanmış olan ‘’Barış Dekreti’’ oy birliğince II. Sovyet Kongresin’de kabul edildi ve meriyete girdi. ‘‘Barış Dekreti’’ Lenin’in halka güvenir olduğunu ispatlamak amacıyla vermiş olduğu tüm sözlerin güvenli olduğunu kanıtlamak suretiyle iktidara geldikten bir gün sonra yani 26 Ekim 1917’de oy birliğiyle halka bildirildi ve kabul edildi. Diğer böğleri ilgilendiren bu ‘’Barış Dekreti’’ hiç kimse tarafınca cevaplanmadı. Savaşa katılan bütün milletleri bir barış ekseni etrafında toplamak isteyen Lenin birçok müttefik elçilerine katılım sağlamaları doğrultusunda davetlerde bulundu ama hiçbir müttefik devlet bunu dikkate almadı ve bu davete katılım sağlamadı. Öte yandan İngiltere ve Fransa tarafınca Lenin’in Çarlık Rusya döneminde imzalanmış olan tüm antlaşmaları yok sayması ve bütün diplomatik görüşmelerin belgelerinin yok etmesi düşmanca bir tavır olarak algılanmıştır.(Sadıkov, 2010, s.104).

‘’Bütün İktidar Sovyetlere’’ ; çağrısı ile 10 Haziranda bütün işçileri ve askerleri Petersburg da büyük bir gösteri ve yürüyüş organize etmesi doğrultusunda Lenin tarafından çağrı yapıldı. Geçici hükümetin içinde bulunduğu bu durumda işçi ve askerler bu çağrıya olumlu yanıt vermekten kaçınmamıştır. Tüm bu çağrılar sonrası 18 Haziranda Menşevikler ‘’Bütün İktidar Sovyetlere’’ , ‘’10 Kapitalist Bakan Hemen İstifa’’ ve ‘’ Taarruz Politikası Kabul Edilmez ‘’ söylemleri ile 500 bin işçi ve asker ile birlikte sokaklara döküldü. Ülkenin birçok kentinde 18-25 Haziran arası çeşitli eylemler ve yürüyüşler düzenlendi.(Ibid., s.104).

Bolşeviklerin İktidarı ele geçirme süreci ve sonrasında izlemiş olduğu politikalar arasında en önemlisi kendi tabanını ihtilal sonrasında adeta işçilere hizmet edebilmek amacıyla örgütlemiş olabilmesi ve bu düşünceyi tabana enjekte edebilmesiydi. Bütün eski düşünce yapılarına ve emirlerine karşı çıkan bu taban temiz ve kişisel menfaatlerini bir kenara bırakan devrimci bir portre çizerek partiye ve davasına hizmetten geri durmadılar. Ütopyacı bir yaklaşımla, bu devrimci militan taban gelecekte kurulacak olan komünist yapının ve ortak fayda bilincinin temellerini oluşturan ilk yapı taşlarıydı. Birçok sosyalist bu tablonun devrimin temel mantığını süslediğini ve oluşturduğunu savundu.

Bolşeviklerin ana düşüncelerinden ve ideolojilerinin temel taşlarından biri olan ‘’ Kolektif Kişiliğin’’ gerçekleşme rüyası tamda bu açıdan değerlendirildiğinde aslında bu düşünce yapısının gerçekleşmesi için insan kendi kişisel önceliklerini bir yana bırakması gerektiği ve kendi kabuğunu kırıp ortak bir payda oluşturması gerekliliği savunulmaktadır. Yine buna benzer bir şekilde Lenin’in eşi NadejdaKrupskaya kişisel yaşam ile kamusal yaşam arasında bir ayrımın söz konusu olmaması gerektiğini savunur ve bunun gerçekleşmesi durumunda komünizme ihanet edileceğini savunur. Siyasi fikirlerin özel yaşamdan ayrılmasının mümkün olmadığını savunur ve bunları ayrıştırmanın da yine aynı şekilde mümkün olmadığını savunur. Olması gerekenin bireyin ortak payda olarak hem kişisel-özel hem de kamusal alanda ortak iyi için çalışılması gerektiğidir.(Figes, 2011, s.45-46).

Şubat 1917 de gerçekleşen devrim ile birlikte Rusya da Bolşeviklerin kendi parti içerisinde dahi birbirlerinin zıddı ekseninde düşüncelerin var olabileceği atmosferine olanak sağlamıştır. Bolşevikler içerisinde bir grup sol kesimde kalarak geçici hükümetin kaldırılmasına ve savaşın devam etmemesi doğrultusunda birçok devrimci faaliyetler yürüttüler, Stalin’in başında bulunduğu bir grup Geçici hükümetin bazı şartlar doğrultusunda desteklenebilir olabileceği düşüncesindeydi, bir kesim ise Bolşevikler ile Menşevikler arasında çok büyük bir fark olmadığını öne sürerek Menşeviklere doğru kaymıştır.

Şubat Devriminden 2 ay sonra Nisan’da Rusya’ya dönen Lenin ‘’Nisan Tezi’’ Başlığı altında bir çağrıda bulundu. Bu tez içerik olarak Geçici Hükümetin devrilmesi yönündeydi. Çağrı yapıldıktan sonra ilk olarak partinin sol kesimini temsil eden küçük bir grup tarafından kabul gören bu tez, daha sonra ki süreçte Lenin keskin ve etkili politikaları ile birlikte merkezcilerden de destek aldı. Bu merkezciler arasında Stalin , ‘’ Bukharin Grubu’’ ve Menşevik olarak bilinen Trotsky, Kari Radek, Rakovsky veSokolnikov gibi isimlerde bulunuyordu. Öte yandan Kamenev,Rykov ve G.E. Zinovev gibi sağcı yandaşlar devrim yanlısı ideolojiye sahip olan gruba engel olmaya çalışmaktaydı. Sonunda Ekim devrimine ilerleyen tüm ayaklanmalara karşı mücadele ettiler. Zinovev ve Kamenev Geçici hükümetin devrilmesine ve Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmesine çok net bir şekilde her alanda muhalif oldular. Sovyet Hükümetinin yeniden yapılanması-kurulması ve Bolşeviklerin İktidarı yeniden ele geçirmesi ile birlikte kurulan Halk Komiserleri Konseyi sağ sapmacıları yeniden hareketlendirdi. Sağcı grupların Lenin ile birlikte gelen iktidarın tek partili bir sisteme ilerleyiş olarak lanse etmeleri Lenin’i bir diktatör olarak nitelendirmeleri sonuçsuz kaldı ve Lenin önderliğinde bir Bolşevik İhtilalinin sunmuş olduğu politik atmosferi sindirmek zorunda kaldılar.(Beyme&Daniels, 1979, s.203.204).

Bolşevikler 15 Kasım 1917’ de yayımladıkları ‘‘Rusya Halklarının Hakları Bildirgesi’’ ve bir yıl sonra yani takvimler 1918 Ocak ayını gösterdiğinde yayımladıkları ‘‘Emekçi ve Sömürülen Halkın Hakları Bildirgesi’’ bildirgeleri ile birlikte Rus toprakları üzerinde yaşayan milletlerin baskıdan kurtulmasına ve kendi kaderlerini belirlemelerine öncülük etti. Bu bildiriler Bolşeviklerin Rus Şovenizmine karşı göstermiş olduğu tutumun ve sert duruşun en net tablosunu çizdi. Milliyetçiliğe ve ayrışmalara karşı bu tutumu ile Bolşevikler Rusya da federal bir toprak bütünlüğünün adımlarını atmış ve komünistleri bir tek bir disiplin altında millet kökenli toplamayı başarmıştır. Öte yandan Bolşevik Partisi Rusya da sosyalist ve güçlü bir devletin temellerini atmada öncü olmuştur. Tüm bu gelişmelerin genel değerlendirmesi olarak Rus devrimi ile birlikte vatanın savunulması, toprak bütünlüğünün korunması, ekonomik sıkıntıların atlatılması ve sosyalizmin korunması tek bir çizgide buluştu. Bu ortak amaçlar temel alınarak Rus imparatorluğunun Dünya savaşları sonucunda akıbeti ne Osmanlı nede Avusturya-Macaristan imparatorluğu gibi kötü bir yıkılış ve parçalanışla karşı karşıya kalınması söz konusu olmamıştır. Emperyalizme karşıda Bolşeviklerin modern vatanseverliği, merkeziyetçi ve güçlü kadroları sayesinde Rus şovenizmini bertaraf ederek halkların yeni bir politik yaklaşımı çerçevesinde birleşmesi ile sonuçlanmıştır.(Koç, 2007, s.5).

Show More

Related Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button